2 Şubat 2013

SCIENTIA SACRA YAHUT KUTSAL BİLİM

Seyyid Hüseyin Nasr

Türkçesi
Yusuf Yazar

İyi din fıtri hikmettir. Fıtri hikmetin şekil ve erdemleri, bizzat o hikmetle aynıdır.
                                                                                     Dênkard

Herşeyi bilme imkanı ebedi olarak kalbimizde mevcuttur
                                                                  Tipitaka
Scientia sacra, her vahyin özünde bulunan şeyden ve geleneği kuşatan ve tanımlayan dairenin merkezinden başka birşey değildir. Kendisini ortaya koyan ilk soru, böyle bir bilgiyi edinmenin nasıl mümkün olduğudur. Geleneğin cevabı, bu bilginin ikiz kaynağının vahiy ve taakkul (intellection) ya da kalbin ve ruhun işrakında müdahil olan entellektüel sezgi olduğudur ve bu tadılan ve yaşayan hazır bilginin (İslam geleneğinde el-ilmu'l-huzûrî olarak ifadelendirilmiştir) kişide var olduğudur.1 İnsan bilebilir ve bu bilgi gerçekliğin bazı yanlarına tekabül eder. Nihai anlamda, bilgi Mutlak Gerçeklik bilgisidir ve akıl (Intelligence) bu harikulade bilebilme hediyesine sahiptir ve bu varolmanın bir kısmıdır.2

26 Ocak 2013



KÖTÜLÜĞÜN KÖKENİ DOKTRİNİ:
LURİA VE SABBATİ KABBALASI İLE MAHAYANA BUDİZMİ’NİN “İNANCIN UYANIŞI” ESERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

Yevgeni A. Torchinov

Kötülük konusu her dini ve mistik - teozofik düşünce sistemi için temel bir sorundur. Hıristiyanlıkta bu problem bir seri tartışmanın nedeni olmuş, ve bir çok teodise sisteminin ortaya çıkışına yolaçmıştır (yani, sonsuz iyi bir Tanrı'yla onun yarattığı dünyada kötülüklerin birarada olabilmesinin açıklanması).

Bu ilahiyat sorununa en meşhur cevaplardan biri Leibniz’inki olup, o, Tanrı’nın mümkün olabilecek en mükemmel dünyayı yarattığı inancını savunmuştur. Kötülüğün insanın özgür iradesinin ve seçme özgürlüğünün sonucu olduğu savı da hayli popülerdir. Ama bu seçimin kendi gerekliliğini açıklamaz: Varlığın Kaynağı (yani Tanrı) sonsuz iyi iken, bir kötülük imkanı bu dünyada nasıl ortaya çıkmıştır?

24 Ocak 2013

VAHDET-İ VÜCUD'UN BİR ANALİZİ 

BİR DOĞU FELSEFELERİ META-FELSEFESİNE DOĞRU
Toshihiko Izutsu
Çeviren
Dr. Ramazan Ertürk

'Varoluşun Birliği' şeklinde tercüme edilebilecek olan Vahdet-i Vücûd 12. ve 13. yüzyıllar İspanya'sının önde gelen Arap Mistik filozofu İbn-i Arabi'ye (M.1165-1240) kadar gerilere giden metafizik bir kavramdır. Fakat benim -en azından bu bölümde- ilgilendiğim kısım, bu kavramın İran'da Moğol istilasından sonraki dönemden başlayarak 16. ve 17. yüzyıllara kadarki dönemde geçirdiği felsefi gelişim ve ilerlemedir. 16. ve 17. yüzyıllar, genellikle Molla Sadra olarak bilinen Sadreddin-i Şirazi'nin (M.1571-1610), tamamen bu kavram temeline dayanarak İran-İslam felsefesinin büyük ve mükemmel bir sentezine ulaştığı dönemdir.