16 Eylül 2003

‘Büyük Sultanın Şehri’

Ağır bir kar yağışı Anadolu’nun dağ geçitlerini tıkıyor, yollara Acem halısı kalınlığında bir örtü seriyor, şehrin cami kubbelerini, kiliselerini ve çarşılarını beyaza boyuyor; burası büyük imparatorlukların ezeli şehri. Ben Yeruşalayim-Kudüs’ten, Moskova’dan geçerek buraya geldim; bu iki yerin İkinci Roma ile derin bağları var. Birkaç gün önce Kudüs’ün ürpertici duvarları önünde duruyor ve hala okunan eski yazılara bakıyordum: Şehir Muhteşem Süleyman tarafından tahkim edilmiş, Osmanlının en büyük padişahı. Filistin’in heryerinde Osmanlı hakimiyetinin izlerini bulabilirsiniz, çünkü Osmanlılar 400 yıl Ortadoğu’nun koruyucularıydılar. Burayı Bizans İmparatorluğu’ndan aldılar, ama Ortodoks Hıristiyanların ve o kadar Ortodoks olmayan diğerlerinin haklarını ve dini özgürlüklerini korudular. Sizin sert Yeniçerileriniz Ortadoğu’ya modern zamanlara dek barış içinde gelişme imkanını verdiler.

Demokratik reform önerisi: Yarı Başkanlık Sistemi

"Devlet, insanların günahlarının kefaretidir."
St Augustine, Civitas Dei (Tanrı Kenti)

Bugün Türk halkı eski bir Çin masalında geçen köyün sakinlerini andırıyor:

Köyün birinin yakınında bir dağ varmış. Dağın içinde bir ejderha yaşarmış. Köylüler ejderhanın şerrinden korktuklarından her yıl düzenli olarak ona hediyeler gönderirlermiş. Arada bir köyden bir yiğit delikanlı çıkar; ejderhayı yok edeceğini söyleyerek kılıcını alır gidermiş. Ama nice yiğitler gitmiş; dönen olmamış.