22 Ağustos 2011

FULBRIGHT TEZKERESİNİN SIRRI, BAŞKAN EISENHOWER'IN VEDA KONUŞMASI

Sen. William Fulbright
Başkan John Kennedy yönetiminin başlamasından 6 ay geçmişti, Senato Dışilişkiler Komisyonu başkanı J. William Fulbright (Arkansas senatörü) yönetime karşı sağ kanat subaylardan gelebilecek bir darbe ile ilgili uyarılarda bulundu. Gerçi Fulbright kendi "darbe" (coup) sözünü kullanmadıysa da, başkaları kullandı; özellikle de böyle bir darbeyi planladıklarını "reddedenler". 


Bu özel raporun ima ettiklerinden dolayı burada Fulbright tezkeresi üzerine ilk elden bir soruşturmanın sonuçlarını vereceğiz; bunlar değerlendirmeye açık olup bu hayatı konuda asla "son söz" kastıyla söylenmiş değillerdir; daha çok süregiden bir tarihi soruşturmanın ilk meyveleridirler.



Temmuz 1961 "Fulbright Tezkeresi"nin arkasında 1961 Nisanı’nda Tümgeneral Edwin Walker’ın görevden alınışı vardır. Walker, Augsburg, Batı Almanya’daki birliklerine John Birch Society (1) propagandası ile siyasi aşılama yapıyordu. Ama bu subaylar içinde çok daha geniş bir siyasi faaliyetin en adı çıkmış vakasıydı; olaylara muhtemelen H. Smith Richardson Vakfı’ndan Frank Barnett, Dışpolitika Araştırma Enstitüsü’nden (Foreign Policy Research Institute - FPRI) Robert Strausz-Hupe (daha sonra Pennsylvania Üniversitesi’ne geçti), ve Amerikan Strateji Enstitüsü (Institute for American Strategy - IAS) de dahildi. Sonraları 1970’ler ve 80’lerde Richard Mellon Scaife, Smith Richardson Vakfı ve Olin Vakfı’yla birlikte bu operasyonların çoğunun finansını üstlendi.

Ama aktüel bağlam - ve Fulbright’ın bundan haberi olmadığı açık – şu idi: 
 
1) Özel Harp dairesinin, Eisenhower yönetiminin son aylarındaki alışılmamış ve çok gizli imkan ve operasyonları, ve

2) Eisenhower’ın "özgürlüklerimiz ve demokratik sürecimiz"in giderek büyüyen "askeri endüstriyel kompleks"çe tehdit edildiği uyarısı; bu Eisenhower’la kendi askeri şefleri arasındaki 8 yıllık sıcak mücadeleden sonra geldi.

Ve sonra, Fulbrigt’ın uyarısından birkaç ay sonra Pentagon’da "Monguz (2) operasyonu"nun gizli planlaması başladı; hedef Küba lideri Fidel Castro’nun devrilmesi ya da öldürülmesiydi; kısa sürede buna Kennedy yönetimini Küba’yla bir savaşa sürükleyecek terör eylemlerinin yapılması da dahil edildi. Kübalı kaçakları kullanacak bu Pentagon/CIA operasyonundan çıkan birçok iz sonuçta Kennedy’nin kendinin Kasım 1963’te öldürülmesiyle sonuçlanan karmaşık olaylara gider.

Fulbright Tezkeresi

Fulbright Tezkeresi 1961 Temmuzu’nda kişisel bir mektup olarak Senato’dan Savunma Bakanı’na gitti; bu görevde Robert MacNamara vardı. Mektup başlığı "Askeri Personelin Halka Yönelik Propaganda Faaliyetleri" idi. Tezkere, 1958’de bir Ulusal Güvenlik Konseyi talimatının "askeri personelin ve tesislerin soğuk savaş belasına karşı toplumun bilincini yükseltmek" için kullanılmasını ABD politikası haline getirmesi ile başlıyordu. Fulbright, özel kurumların hazırladığı materyallerin askerlerce dağıtıldığını; bunların Başkan’ın politikasına aykırı olduğunu bildiriyordu. 1958 direktifi ile başlatılan programların fiiliyatta "aşırı sağ kanat konuşmacılar / yayınlar kullandığını, bunun muhtemel sonucunun yönetimin dış ve iç siyasetinin halk nazarında küçük düşürülmesi olduğunu" bildiriyordu.

Fulbright’ın askeri darbe iması şöyle geçer: "Belki Fransız generallerin ayaklanma çağrısını nihai tehlike için örnek vermek aşırı olur. Yine de, subaylar, Fransız ya da Amerikalı olsun, bazı ortak özellikler taşır; bu onların mesleklerinden gelir ve dünyanın her yerinde çok sayıda "tetikte askeri parmak" vardır. Bu tehlike çok uzak ve amerikan geleneğine aykırı görünse de, "uzun alacakaranlık mücadelesi" (Başkan Kennedy Soğuk Savaşı böyle nitelemiş ve "bizim hayat süremizde" çözülemeyeceğini söylemişti) de öyledir, ve toplumu eğitecek bir amerikan askeri programı da öyledir."

Fulbright Milli Harp Koleji’nde (National War College) görev ve operasyonların ve bu kurumun Amerikan Genelkurmay Başkanlığı (Joint Chiefs of Staff – JCS) altında çalışıp çalışmayacağının gözden geçirilmesini önerdi; ayrıca FPRI, IAS, Richardson Vakfı, Milli Harp Koleji, ve Genelkurmay arasındaki ilişkilerin "bu ilişkilerin yönetimdekilerle çelişen bir görüşe resmi destek sağlayıp sağlamadığı açısından" da değerlendirilmesinde ısrar etti. 
 
Fulbright askeri personelin dahil olduğu soruşturulması gereken 11 eğitim ve propaganda faaliyeti saydı; bunlar arasında şunlar vardı:

"Beka Stratejisi" (Strategy for Survival) konferansı; Forth Smith ve Little Rock, Arkansas’da düzenlendi; konuşmacılar George S. Benson ve Harding College, Searcy, Arkansas’dan diğer konuşmacılardı (Benson, Church of God’dandı – Tanrı’nın Kilisesi – icatları arasında Kenneth Starr da vardı, o İngiliz bağlantılı bir haberalma elemanı ve vaizdi). Harding College yaygın gösterilen bir film yaptı: "Haritada Komünizm". Film komünizmin yayılmasından Franklin Roosevelt’i (Sovyetler Birliği’ni tanıdığı için) ve General George Marshall’ı (Çin’i komünistlerin almasına izin verdiği için) suçlu buluyordu. 
 
"Dört Boyutlu Savaş Semineri"; Pittsburgh’da düzenlendi IAS’ın öndegelen konuşmacısı ABD dışpolitikasının 2. Dünya Savaşı’ndan beri Sovyetlerin eline oynadığını iddia etti; Kennedy’nin bazı danışmanlarının da "kimi dışpolitik fikirleri vardı ki, bunlar ortalama Amerikalıyı korkudan titretirdi". 
 
Başka toplantı ve seminerlerle yaygınlaştırılan bir HUAC (3) yanlısı film "İptal Harekatı" (Operation Abolition). Hıristiyan Antikomünist Haçlı Seferi’nden (Christian Anti-Communist Crusade) Dr. Fred C Schwartz, FBI ajanı Herbert Philbrick ("Üç Hayatım Oldu" kitabının yazarı), Richardson Vakfı ve IAS’tan Frank Barnett buralarda çıktılar ve Komünist ihtilalciliği ve sızmasına karşı uyarılar yaptılar; Kennedy yönetimi politikalarını eleştirdiler.
Fulbright tezkeresine ekli birkaç dokümandan biri "Atom Bilimcileri Bülteni"nden (Bulletin of the Atomic Scientists) bir makaledir; konusu "Nükleer Çağda Amerikan Stratejisi" adlı kitaptır (American Strategy for the Nuclear Age); bu kitabın askeri kökenli seminerlerin ana çerçevesini çizdiği bildirilir. Kitap Frank Barnett tarafından yazılmıştır; Barnett o sıra hem IAS hem Richardson Vakfı’nda araştırma direktörüdür; kitaba FPRI direktörü Robert Strausz Hupe ve Albay William Kintner’dan katkılar vardır (Kintner o sıra FPRI’deydi). 
 
Makale açık şekilde IAS’ın 1955’te Chicago’da bir sempozyumdan doğmuş olduğunu bildirir; sempozyumun adı "Milli Askeri-Endüstriyel Konferans"tır. IAS, H. Smith Richardson Vakfı tarafından kurulmuş ve finanse edilmiş olup konferans amaçlarını devam ettirecektir. 1959’da IAS, bir seri "Milli Strateji Seminerleri" başlatır; bunlara Genelkurmay’ca yedek subayları eğitme yetkisi verilir. IAS ve Strausz Hupe Milli Harp Koleji ile sıkı işbirliği içinde çalışırlar. Bu seminerlerdeki konuşmacılar arasında Harvard’dan William Yandell Elliott ve Henry Kissinger da vardır.

Fulbright Tezkeresi, bekleneceği gibi, ciddi tartışmalar başlattı; makale ve yazılar yayınlandı perde arkası faaliyetleri de başlamadı değil. 
 
FPRI ve direktörü Robert Strausz Hupe bir askeri darbe planladıklarını yalanlama kampanyası başlattılar. FPRI kendi "çalışanları, dostları ve destekçilerine" 18 Ekim 1961’de mektup göndererek Fulbright’ın saldırısından bahsetti ve uzunca kendi faaliyetlerini savundu. Diğer şeylerin arasında şunu da söyledi: "FPRI, Fulbright tezkeresinde zikredilen dört kurum arasında anılmaktan gurur duyar. Ancak, onlarla ilişkilerimizin soruşturulması eleştirmenlerimiz açısından hayal kırıklığı olacaktır. FPRI’de ABD askeri personelini, Cezayir’deki Fransız benzeri bir hükümet darbesine teşvik eden herhangi bir fesat ve düzen faaliyeti yoktur."

Bundan kısa süre sonra Strausz Hupe "Atom Bilimcileri Bülteni"ne bir mektup yazar; bir kopyasını da William Yandell Elliott’a gönderir. Mektup "Sevgili Bill" diye başlar. Elliott şüpheli seminerlerin kiminde konuşmacıdır; bunlar arasında Temmuz 1960’ta Milli Harp Koleji’nde ve Nisan 1961’de Chicago’da yapılan ikisi de vardır.
Fulbright Tezkeresi elden ele geçerek birçok Kongre soruşturmasını da başlatır. Soruşturmalar "Askeri Soğuk Savaş Eğitim ve Konuşma Teftiş Politikaları" üzerinedir ve Senato Silahlı Hizmetler Komitesi’nce hazırlanan Özel Komite’ce yürütülür. Soruşturmalar 1961 sonu ve 1962 başlarında yapılır. Edwin Walker ve IAS seminerleri, doğal olarak soruşturmaların önemli hedefidir. Ama soruşturmaların seyri içinde FPRI’ce yürütülen seminerlerle Frank Barnett ve IAS arasında şüpheli bir ayrım yapılır –"sorumlu" seminerler ile kaçıklarca yapılan "kukuriku" (!) seminerleri ve "kaldırım taşı" seminerleri (!) – terimler Barnett’e aittir.

Walker Komite önünde Nisan 1962’de ifade verdiğinde silahlı kuvvetlerin teslimiyetçi ve zaferden kaçan bir milli politika tarafından felç edildiği ile başlar. "Ben bu teslimiyetçi politikanın kurbanıyım," der. Askeriyenin sivillerce kontrolü bir komiserler (4) sistemini andırmaya başlamıştır. "Komünizme direniş irademiz emildi," der. "Ben uluslar arası komünist komployla yazılı olmayan bir işbirliği ve gizli ittifak politikasının kurbanıyım."




Eisenhower’ın Veda Konuşması

Başkan Eisenhower
Fulbright tezkeresinden 6 ay önce (önceki - ç.n.) Başkan Dwight D. Eisenhower "askeri endüstriyel kompleks" hakkında kendi uyarısını yayınladı. 17 Ocak 1961’deki veda konuşmasında Eisenhower diyordu ki:
"Barışı korumakta hayati bir unsurumuz askeri kurumumuzdur. Silahlarımız kudretli ve derhal kullanıma hazır olmalıdır ki, muhtemel düşman kendi imhasını göze almak zorunda kalsın. 
 
Askeri kurumumuz bugün eski barış zamanlarındakini çok az andırır, hatta 2. Dünya Savaşı ya da Kore’de çarpışan güçlerimizi çok az andırır bir haldedir.

Son dünya savaşına dek ABD’nin bir silah sanayii yoktu. Ama Amerikan saban yapıcıları, gerektiğinde ve istendiğinde kılıç da yapabiliyordu. Ama bugün artık acil milli savunma dönüşümleriyle vakit kaybını göze alamayız; sürekli ve dev boyutlarda bir silah sanayii yaratmalıyız. Buna ilaveten üç buçuk milyon insan doğrudan savunma konularında görevlidir. Askeri güvenliğe bugün tüm Amerikan şirketlerinin gelirlerinin toplamından fazla harcıyoruz. 
 
Bu devasa askeri kurumlaşma ve büyük bir silah sanayii Amerika için yeni bir tecrübedir. Bunun toplam etkisi – ekonomik, politik, hatta manevi – her şehirde, her eyalet merkezinde, her hükümet dairesinde hissediliyor. Bu gelişimin zorunluluğunu kavrıyoruz. Yine de bunun menfi yönlerini anlamaktan geri kalmamalıyız. Çabalarımız, kaynaklarımız ve geçimimiz hep bundan etkilenmiştir; ve toplumsal yapımız da.

Hükümet çevrelerinde beklenmedik etkilerin oluşmasına hazırlıklı olmalıyız. Bunları askeri endüstriyel kompleksçe arzulanır ya da arzulanmaz olabilirler. Dengeleri kaymış bir gücün felaketli yükselişi ihtimali vardır ve sürecektir.
Bu bileşimin ağırlığının özgürlüklerimiz ve demokratik işleyişimizi tehlikeye atmasına asla izin veremeyiz. Hiçbirşey garantili değildir. Yalnız uyanık ve bilinçli bir vatandaşlık dev endüstriyel ve askeri savunma mekanizmasını kendi barışçı metodlarımız ve hedeflerimizle uyumlu olmaya sevkedebilir; ve ancak böyle güvenlik ve özgürlük birlikte gelişebilirler."

Eisenhower’ın uyarısı – 1961 Martı’nda Başkan Kennedy tarafından ve 1962’de emekli general Douglas MacArthur tarafından tekrarlandı – savunma sanayilerinin büyüyen gücüne basit bir ima olarak yorumlanıp bir kenara itildi. Ama somut nedenler, olayların bundan öte olduğuna– ve Eisenhower’ın, askeri kurumlaşmanın siyasi etkilerinin "her şehirde, her eyalet merkezinde" hissedildiği uyarısına - inanmaya götürüyor. O burada sadece askeriyeye değil, Wall Street desteğinde olan ve dev bir silahlanmayı ve Sovyetlerle karşılaşmayı teşvik eden vakıflar, think tank’ler ve özel kurumlara da gönderme yapıyordu. 

Başkan Kennedy
John F. Kennedy’nin hangi şartlar altında 1961’de göreve geldiğini – ve hangilerinin sonunda onu ölüme götürdüğünü – anlamak için, Başkan Eisenhower’ın Soğuk Savaşçılara ve askeriyeye karşı mendi yönetimi döneminin özellikle son iki yılında yürüttüğü ve çoktan unutulmuş savaşlara göz atmak gerekir.

Gerçekten de, Eisenhower’ın başı ilk yönetim döneminden beri Genelkurmay’la dertli idi – eski bir mareşalin böyle davranacağını askeri şefler beklememişlerdi. 1954 sonu Genelkurmay Ike’ın askeri bütçedeki kesintilerine açıkça karşı çıktı; kendi "kitlesel mukabele" doktrini gereği Ike konvansiyonel güçleri büyütmenin gerekli olmadığını düşünüyordu. Defalarca aşırı askeri harcamaların ekonomiyi çarpıttığını, ve güçlü ve sağlıklı bir ekonominin en iyi savunma olduğunu söyledi. 

Askeri bütçe ve stratejik doktrini tek ayrım noktaları değildi. 1954’te üç kez, Fransızlar Çinhindi'nde yenildiğinde Genelkurmay –Dışişleri Bakanı John Foster Dulles’ın ateşli desteğiyle – nükleer silahların "Önleyici kullanımını" savundu. İlk ikisinde Vietminh’e ( ) karşı, üçüncüsünde Çin’e karşı; o sıra Fransızlar ısrarla Çin’in Ho Chi Minh’e destek için Vietnam’a gireceğini söylüyordu. 

John Foster Dulles
 
Eisenhower Genelkurmay’ını topladı ve onlara Çin’e atom saldırısının kesinlikle Rusya’yı savaşa sokacağını söyledi; bu nedenle, diyordu, böyle bir savaşı yürütmenin tek yolu aynı anda hem Rusya hem Çin’e nükleer saldırıydı. Ike, Rusya’yı yoketmenin mümkün olabileceğini söyledi ve sonra komutanlara sordu: "Hadi böyle bir zafer kazandık, sonra ne yapacağız? Burada Elbe’den Vladivostok’a bir alandan konuşuyoruz ... yakılmış yıkılmış, hükümet yok, haberleşme yok, bir açlık ve felaket bölgesi. Sorarım size, medeni dünya bu durumda ne yapar? Tekrarlıyorum, bir zafer yok, hayalini görüyoruz."
Genelkurmay’ın nükleer savaşı savunduğu dördüncü bir olay 1955 Baharı'nda Formosa (Tayvan) Krizi idi. Ama, biryandan Eisenhower Çinlilerle bir savaşı engellemeye çalışırken Genelkurmay ve Savunma Bakanlığı Çin’le bir savaşın açıkça tartışmasını yapıyorlardı; sonuçta Ike öfkelendi, "Bu herifler bir patronları olduğunu anlamıyorlar," dedi ve Savunma Bakanlığını şahsen üstlenmekle tehdit etti.
1955’te Maxwell Taylor Genelkurmay Başkanı olduğunda, Taylor’un savunduğu "esnek cevap" –küçük, daha çevik ve sınırlı savaşlar yürütebilecek birimler, örneğin Üçüncü Dünya’daki Sovyet destekli ayaklanmalar gibi- Eisenhower’ın kitlesel mukabele doktriniyle karşı karşıya geldi. Taylor, kendi başkomutanıyla kamu önünde tartışmaya girmek yerine, Kongre ve akademi camiasından kendi "esnek cevap" politikasına müttefikler aramaya koyuldu. Destekçileri arasında Senatör John F. Kennedy, Paul Nitze, ve McGeorge Bundy vardı; bu ekip Taylor’un Kennedy yönetimi sırasında askeri politikayı devralmasının temellerini atmaya koyuldu.
1957’de Sovyetler Sputnik’i uzaya gönderince, Eisenhower, "füze açığı"na sebep olmakla suçlanarak ağır hücumlara uğradı, halbuki sorun daha önce çıkmıştı ve Adlai Stevenson 1956 seçim kampanyasında bunu malzeme yaptı. 1957’de Hava Kuvvetleri bir rapor yayınlayarak Sovyetlerin 1963’te ilk-saldırı gücüne ulaşacağı tahminini yaptı – ama buna CIA bile itiraz etti.

Aynı yıl, Ford Vakfı’ndan H. Rowan Gaither başkanlığındaki bir komisyon, Sovyetlerin hızla ABD’ye yetiştiği kanaatine vardı; bu gidişle sürpriz kıtalararası füze saldırısı yapabileceklerdi. Yayınlanan raporda dev bir silahlanma isteniyordu; Ike buna itiraz ederek ABD’yi bir "garnizon devletine" çevirmeyeceğini söyledi. (Hatta bu komisyonun üç üyesi "önleyici nükleer savaş" istedi).

Sonra 1958 başları, Rockefeller Brothers Vakfı milli güvenlikle ilgili bir rapor yayınladı; rapor şöyle bitiyordu: "Şimdiki gidiş değiştirilmezse, dünya güç dengesi Sovyet bloku lehine kayacaktır." Rockefeller raporu ayrıca askeri harcamalarda derhal bir artış istiyordu.

Yangına benzin döken, "Washington Post’tan" Joseph Alsop’un 1958’de yayınladığı yazı dizisi oldu. Burada kullandığı sahte rakamlarla ABD’yi kıtalararası balistik füze üretiminde Sovyetlerin fersahlarca gerisinde gösteriyordu. Eisenhower bir özel konuşmasında Alsop için "yeryüzündeki hayvan türlerinin en aşağısı" dedi.
Ike biliyordu ki, "füze açığı" konusundaki iddialar doğru değildi, ama U-2 uçuşları ve diğer gözlem kaynaklarından gelen gizli bilgiyi açıklayamazdı; bunlar Sovyetlerin hayli geride olduğunu gösteriyordu. Ike yine biliyordu ki, ABD vurulması zor Polaris denizaltı füze sistemini geliştiriyordu; bunun anlamı ABD’nin kitlevi bir ikinci saldırı kapasitesini İlk Sovyet saldırısından sonra da koruyabileceği idi. 
 
Dahası, Soğuk Savaş propaganda makinesi ülkeye verdiği izlenimde, Eisenhower’ı 1958-59 Berlin krizine yeterli tepki vermemiş olarak gösterdi ve ondan genel seferberlik ilanı, ve Doğu Avrupa’da halk ayaklanmalarını desteklemesi istendi. Eisenhower bu istekleri ve giderek artan silahlanma lobiciliği faaliyetlerini "büyük çapta politik bir histeri" diye niteledi. Biyografi yazarı Steven Ambrose bu dönemi yazarken, "Eisenhower’ın önemli işlerinden biri milleti yatıştırmak idi" der.

U-2 Olayı ve Paris Zirvesi

Richard Nixon’un halefi olacağından korkan Eisenhower (her ne kadar ikinci aday Nelson Rockefeller’e Nixon’ı tercih etse de), görevindeki son iki yılını silahlanma yarışına bir son vermek ve dünya barışını getirmeye adadı. Eisenhower giderek daha çok kendini Savunma Bakanlığı, Genelkurmay ve CIA ile çatışma halinde buldu. Bu sonuncular, örneğin Sovyetler Birliği üzerinde daha çok U-2 uçuşu için bastırıyorlardı. Oysa Ike bunu provokasyon olarak görüyordu. Ve yine onlar daha çok silahlanma harcaması istiyorlardı. Mart 1959’da Eisenhower Genelkurmay’a bir mesaj göndermek zorunda kaldı; onlara "ordunun bu ülkede bir araç olduğunu, politika üreten bir kurum olmadığını hatırlatıyordu; Genelkurmay şefleri üst düzey politika kararlarından sorumlu değillerdi." 
 
Eisenhower Mayıs 1960’da Kruşçev’le Paris’te buluştuğunda başkanlığını bir nükleer test yasağı anlaşması ile taçlandırmak istedi. Bunun daha sonra bir silahsızlanma anlaşmasına gidecek yolu açacağına inanıyordu. Buna şiddetle karşı çıkıldı; muhalifler sadece 1960 başkanlık kampanyasında yarışan Demokratlar değil, kendi yönetimi ve özellikle de Genelkurmay idi. Cumhuriyetçi Parti’de Rockefeller açıkça Eisenhower’ın barış politikalarına karşı çıktı. 1960 kampanyasına girerken her kesim daha çok silahlanma harcaması istiyordu. Pentagon Eisenhower’a, onun B-70 bombardıman uçağına muhalefeti nedeniyle açıkça karşı çıktığında ve Hava Kuvvetleri Komutanı Kongre önünde B-70’in ülkenin savunması açısından "hayati" olduğu yönünde ifade verdiğinde, Eisenhower öfkeyle Genelkurmay’ın başkomutana kamuoyu önünde bu açık muhalefetini "ihanete bedel" olarak mahkum etti.
Paris Zirvesi, ve Ike’ın test yasağı anlaşması ve Sovyetlerle detant hayalleri CIA’in U-2 casus uçağının 1 Mayıs 1960’da Sovyetlere zorunlu iniş yapışıyla darmadağın oldu. U-2 olayında Ike özellikle Allen Dulles tarafından iki kez aldatıldı ve sonra bunu farketti. Önce Ike’ı dehşete düşürecek şekilde 1960 baharında Dulles bir uçuş daha diye ısrar etti. Ike eğer herhangi bir şey ters giderse, bunun Paris zirvesini berhava edeceğini söylüyordu. Dulles ve CIA başkan yardımcısı Richard Bissell Başkana güvence verdiler ve herhangi bir şey ters giderse uçağın kendi yoketme mekanizmasıyla tahrip olacağını, pilotun öleceğini ve Sovyetlerin hiçbir delil bulamayacağını söylediler. Sonuçta uçak düştüğünde Eisenhower önce büyük yanlış yaparak herşeyi inkar etti. O sıra Kruşçev ona bir tuzak hazırlıyordu; sonunda sadece uçağı değil sağ salim haldeki pilot Gary Powers’ı da sahneye çıkardı. Uçağın içerde sabote edildiği de ihtimal dahilindedir; amaç Eisenhower’ın planlarını bozarak zirveyi dağıtmaktı.

U-2 casus uçağı
Bu olay Eisenhower döneminin sonu oldu. Daha sonra Ike kendi yönetiminin arkasından çevirdiği oyunlara karşı geri safta mücadele etme durumuna düştü. O sıra Genelkurmay açıkça onun politikalarını eleştiriyordu. Haziran'da Cenevre’deki silahsızlanma görüşmeleri, beklendiği gibi çöktü; ve kısa sürede silahlanma yarışı Eisenhower’ın gözü önünde kontrolden çıktı. O, ABD nükleer arsenalinin Sovyetlere karşı üstünlük sağlamanın çok ötesine geçerek "delice" ve "amansız" hale geldiğini söyledi.

Kennedy Dönemine Geçiş

Ike’ın zayıf konumundan yararlanarak Dulles ve Pentagon’daki "özel harp" müttefikleri sonraki yönetim için harekete geçtiler – yönetim Nixon ya da Kennedy’ye geçsin farketmezdi. Bu işlerin arasında Küba'nın paramiliter güçlerce istilası hazırlıklarının hızlandırılması vardı. Yine Dulles’ın baskısıyla Eisenhower paramiliter bir gücün kurulmasını onayladı, akama harekata meşru bir sürgün hükümeti kuruluncaya dek izin vermeyecekti. Ve hep yaptığı gibi Ike, CIA paramiliter operasyonunun küçük çaplığı ve gerektiğinde inkar edilebilir olmasını istedi. 
 
Dulles, Edward Lansdale ve Pentagon’daki müttefikleri Kasım seçimlerinden kısa süre önce Fort Bragg, Kuzey Carolina’da bir Ordu Özel Harp Merkezi (Army Special Warfare Center) kurmayı başardılar. Planları büyük çapta Maxwell Taylor’un "gayrı nizami harp" ekibi tarafından yardım gördü, Taylor bunları 1959’da Genelkurmay Başkanlığının son yıllarında kurmuştu. Herkesten çok Taylor Ordu Özel Güçleri ile CIA arasında antiterör operasyonları evliliğini destekledi. 
 
Özel Harp okulunun ders programını Albay Edward Lansdale hazırladı; kendisi CIA’nin tepe antiterör uzmanıydı (Her nekadar resmi bordrosu Hava Kuvvetleri’nden olsa da). Lansdale 1950’lerin çoğunu Filipinler ve Vietnam’da geçirmişti. O sıra Lansdale Vietnam’dan dönmüş ve Pentagon Özel Harekat Dairesi’ne (Office of Special Operations) atanmıştı. Ders programı ağırlıklı olarak karşı terör ve pasifleştirme taktikleri ile doluydu; bunlara örnekliği Malaya’daki İngiliz ve Cezayir’deki Fransız tecrübeleri teşkil ediyordu (Fort Bragg’deki okul daha sonra, kaderin garip bir cilvesi, "John F. Kennedy Özel Harp Merkezi" olarak adlandırıldı).

Albay Edward Lansdale
Aynı anda ve uğursuz bir biçimde CIA ve onun Özel Harp müttefikleri kendi "danışmanlık" faaliyetlerini 1960’lar Vietnam’ında başlattılar, yeni gelen Başkan’a bir "hoşgeldin oldubittisi" hazırlanıyordu.
Bunun arkaplanında hatırlanmalı ki, Eisenhower Fransızların Vietnam’dan geri çekilmesine yardıma karşı çıkmıştı. NATO komutanı olduğu zamanlar Fransızları Çinhindi’ne bağımsızlık vermeye davet etti. Büyük saygıyla Eisenhower Franklin Roosevelt’in antikolonyalist görüşlerini paylaşıyordu ve 1953’te Winston Churchill’e eski usul kolonyalizmin artık süremeyeceğini söylerdi; Ike Churchill ve Fransız Başbakanı Laniel’le ilk karşılaştığında, onları sömürge konularında gözleri kör olarak bulduğunu rapor etti. Eisenhower daha sonra da Fransızlara Cezayir’de yardımı reddetti ve şöyle dedi: "Eski, milli bağımsızlığı ve kendi kaderini tayini destekleyen prensiplerimizi terkedip sömürgeciler arasına katılamayız."
1954’te Fransızlar Vietnam’da yenilgiye yaklaşırken, Eisenhower Amerikan askeri müdahalesi talepleriyle karşılaştı; talepler kara birlikleri göndermekten Vietminh’i atom silahlarıyla bombalamaya dek uzanıyordu. Ike, böyle bir müdahalenin "bizi emperyalizm ve sömürgecilik suçlamaları ile karşıkarşıya bırakacağını" açıkladı. Fransızlar Dien Bien Phu’da yenildikten sonra Genelkurmay ve Ulusal Güvenlik Konseyi Çin’e atom silahlarıyla saldırılmasını teklif etti. Eisenhower buna cevap verdi: "Çocuklar siz delirmişsiniz. Bu korkunç silahları Asyalılara karşı on sene içinde ikinci kez kullanamayız. Aman Tanrım."
Yine de, Eisenhower Dulles’ın isteklerini kabul edip Vietnam’a CIA yardımı ile Amerikan askeri danışmanları gönderdi. Lansdale Filipinler’den 1954’te Vietnam’a getirildi ve Saygon Askeri Misyonu’nun başına geçti – amaç Eisenhower ve Kennedy yönetimleri esnasında buraya yerleşecek Amerikan müdahale güçlerinin temelini etmekti.
Ama Başkan Kennedy öldürülmesine yakın ABD güçlerini vatana getirip savaşı sonlandırma planlarını açıkladı. Kennedy’nin politikası öldürüldükten birkaç gün sonra tamamen tersyüz edildi; böylece 1970’lerin başlarında Amerika’nın buradaki askeri 50.000’e çıktı – Eisenhower böyle birşeyi düşünemezdi bile. Gerçekten de Ike Kennedy’yi, başkanlık geçiş döneminde brife ederken, iki kez Kennedy’ye Güneydoğu Asya’da karşılaştığı en büyük sorunun Laos (Vietnam değil) olduğunu söyledi.
Toparlarsak: Başkanlığı John F. Kennedy’ye devredene dek Eisenhower, savunma politikaları konusunda her taraftan hücuma uğradı; Cumhuriyetçilerden, Demokratlardan; "füze açığı" ve "roket açığı" sözü delilik boyutuna vardı. Askeri harcamaları kısmak konusundaki savaşı kaybetti; Sovyetlerle barış ve detant ümitleri darmadağın oldu. Ve askeri-CIA işbirliğinin "Özel Harp" imkanları hızla ABD’yi Vietnam ve başka yerlerde sınırlı savaşlara sokacak hazırlığa ulaştı.

Eisenhower’ın Veda Konuşması

Eisenhower’ın o dönem "Uygarlıklar Çatışması" güruhundan çektiklerine örnek olarak, 1960’da yazılan "Amerika İçin Bir İleri Strateji" (A Forward Strategy for America" kitabı gösterilebilir. Yayınlayan Strausz-Hupe,’nin FPRI’sidir.
"İleri Strateji" Amerika’nın Soğuk Savaş’ı kaybettiği varsayımıyla başlar; Sovyetler galiptir ve artık Sovyetlerle bir barış umudu yoktur. Strausz Hupe geçen beş yılda (1955’ten beri) ABD’nin silahsızlanma konusunda "komünistlerce hazırlanan tuzağa düştüğünü" iddia eder; ABD yönetimi "silahsızlanma konusunda dünya kamuoyunun memnuniyetsizliğini yatıştırmaya çalışmaktadır". Ekim 1958’den beri nükleer deneme yasağı tartışmalarında, "Amerikan politikasının, özellikle tek taraflı deneme yasağının, ulusal güvenlik politikasını tamamen yıktığını" söyler. 
 
Şüphesiz, tüm bu komünizme karşı "İleri strateji"si, aslında Strausz Hupe’nin, Eisenhower yönetimi zamanında başarısız bulduğu ABD politikasına yönelikti. 
 
Bunlar Eisenhower’ın Ocak 1961 veda konuşmasının perde arkasıdır. Askeri endüstriyel kompleksin giderek artan etkisi konusundaki uyarısının yanısıra Eisenhower, bir silahsızlanma anlaşması imzalayamamaktan duyduğu hayal kırıklığını da ifade etmiştir. 
 
"Silahsızlanma, karşılıklı onur ve güvenle olmak koşuluyla sürekli bir gerekliliktir. ... Bu gereklilik son derece keskin ve açık olduğundan, görevimi bırakırken resmi sorumluluklarım açısından burada hayal kırıklığı yaşadığımı itiraf etmeliyim. Savaşın dehşet ve takip eden üzüntüsünü yaşamış biri olarak, bir başka savaşın, bu, yavaş ve acılı olarak binlerce yılda inşa edilmiş uygarlığı tümden yokedeceğini bilen biri olarak, bu gece şunu demek isterdim: Barış ufukta. Hiç olmazsa diyebilirim ki, savaş önlenmiştir."

Kennedy Başkanlıkta, Kuşatma Altında

Dört gün sonra, John F. Kennedy Başkan olarak and içti. Eisenhower’a nisbetle bir "şahin" olarak kampanya yapmış olan Jack (John denmek isteniyor, ç.n.) ve kardeşi Bobby (Robert, ç.n.) Allen Dulles’tan çok daha fazla etkiye açıktılar. Onlara hazırlanmış ilk tuzak Nisan 1961 Domuzlar Körfezi çıkartmasıydı (Küba’nın istila girişimi, ç.n.); çıkartma kuvveti Eisenhower’ın onayladığı 300 kişiden 3000’e çıkarılmıştı. Genelkurmay bu CIA operasyonunun başarısızlıkla sonuçlanacağını düşünüyordu; ama ses etmedi, Kennedy’yi operasyonla başbaşa bıraktı. CIA’in Küba halkının Castro’ya karşı ayaklanma isteği ile ilgili abartmasının yanısıra, bu felaketteki temel etken planlanmış hava saldırılarının iptaliydi. Bunun için Kennedy suçlandı, ama aslında bunu onun Ulusal Güvenlik danışmanı McGeorge Bundy yaptı.

Allen Dulles
Kennedy başarısızlığın tüm sorumluluğunu üstlendi, ama bu işin dibine dek inmeye kararlıydı. Ne yazık ki, Maxwell Taylor’u emeklilikten geri çağırıp bir soruşturma komisyonunun, Küba Araştırma Grubu’nun (The Cuba Study Group) başına oturttu. Bu andan itibaren –eğer daha önce değilse- CIA direktörü Allen Dulles, Taylor’u safına katmak için hedefine aldı; amaç Beyaz Saray’da antiterör ve gayrınizami harp konularında avukatlık ve ön cephe savunuculuğu yapacak bir adam bulmaktı. Küba Komisyonu’nda Bob Kennedy ve tabii ki Dulles da vardı; o komisyonun oturumlarını Domuzlar Körfezi fiyaskosundan ve CIA’den Genelkurmay’a kaydırmayı başardı.
Dulles, ayrıca komisyonun oturumlarını sırf geçmişe değil, geleceğe de ilişkin manipüle etti ve John ve Bob Kennedy, ABD antiterör ve anti gerilla harp eğitim ve imkanlarını genişletmenin hayatiliğine ikna edildiler.
Ama Başkan Kennedy bundan başka bir ders daha çıkardı –CIA ve ordu üzerinde kontrol sağlamalıydı. Taylor’un yolgöstericiliğinde Kennedy Ulusal Güvenlik Eylem Tezkeresi No: 55’i (NSAM Nr: 55) hazırlattı. Bu tezkere ile Genelkurmay sulh dönemi gizli operasyonlarından sorumlu kılındı. Bununla CIA elinden alınan yetki –aslında, denebilir ki, zaten ona hiç verilmemiş olmalıydı. (1947 Ulusal Güvenlik Kanunu’nda CIA diğerlerince elde edilen bilgileri analiz ve koordinasyonla sorumlu kılınıyordu, doğrudan istihbarat toplamak ve gizli operasyon yetkisi yoktu). Ama, gelenekçi bir asker olan Gen. Lyman Lemnitzer’ın yönettiği Genelkurmay gizli operasyonların sorumluluğunu istemedi ve CIA de bunun kendinden alınmasını istemedi, böylece Kennedy’nin politikaları hiçbirzaman uygulanmadı.
Kennedy için hazırlanan ikinci tuzak Vietnam’dı. Domuzlar Körfezi başarısızlığının son günü -20 Nisan 1961- Kennedy, Vietnam için genişletilmiş bir antiterör programını onayladı; bunun için yaratılan görev gücü Savunma Bakan yardımcısı (ve bir Wall Street avukatı) Roswell Gilpatrick’çe yönetiliyordu. Görev gücü komutanı Lansdale idi – görevi yeni başkanla yemin töreninden bir hafta sonra Vietnam üzerine yaptığı bir brifing toplantısında koparmıştı.
Ama Kennedy Vietnam konusunda başka ve karşıt tavsiyeler de alıyordu –bunların onun üzerinde kalıcı etkisi oldu-; bunlar emekli Gen. Douglas MacArthur’dan geliyordu. Kennedy önce Nisan sonu MacArthur’u çağırdı; sonra onunla Beyaz Saray’da Temmuz 1961’de üç saat süren bir görüşme yaptı. MacArthur Kennedy’ye ünlü tavsiyesini yaparak, Asya’da asla kara savaşına girmemesini söyledi; Kennedy’nin Vietnam ya da Asya’nın başka biryerinde askeri yığınak yapmaması için adeta yalvardı ve "domino teorisinin" (6) zırva olduğunu söyledi. 1963’te, Kennedy Vietnam’da savaşı hızlandırmak ve yeni Amerikan birlikleri göndermek konusunda ağır baskı altındayken, sıksık şöyle diyecekti: "Buna General MacArthur’u razı edin, ben de razı olurum."

1963 Ekimi’nde Kennedy Vietnam konusunda ilk politikasını resmileştirdi: NSAM Nr. 263 yayınlandı ve 1963 Noeli’nde Vietnam’dan 1000 ABD askerinin çekilmesini öngördü; 1965’te tüm askerler geri çekilmiş olacaktı. ALTI HAFTA SONRA KENNEDY ÖLDÜRÜLDÜ (büyük harfler çevirenin) ve politikası anında tersyüz edildi.

Gen. Douglas MacArthur
"Northwoods Operasyonu"

Bu arada, 1961 sonları Küba araştırma Grubu’nun çabaları sonucu Küba Görev Gücü oluşturuldu; bunun amacı Fidel Castro’yu devirmekti, bu harekat "Monguz Operasyonu" adıyla tanındı (Operation Mongoose) Küba Görev Gücü’nün komutanının da Edward Lansdale olması sürpriz değildi. 
 
Küba projesinin Castro’nun katlini de kapsadığı bilinen birşeydir. Ama son zamanlara dek bilinmeyen, 1962’de Küba Görev Gücü’nün aynı zamanda ABD’YE KARŞI DA TERÖR EYLEMLERİ (büyük harfler çevirenin) planladığıydı; amaç ABD’yi Küba’yla savaşa çekmekti. 
 
1962 terör planının adı "Northwoods Operasyonu"ydu ve Genelkurmay Başkanı Lyman Lemnitzer imzasıyla yayınlandı. Ama bu işin yapılış tarzı gösteriyor ki, plan Lansdale ve onun Küba Görev Gücü'ndeki ekibince hazırlanmış ve Lemnitzer’a imza için sunulmuş; o da onu Savunma Bakanı Robert McNamara’ya sunmuştur. (McNamara’nın bu belgeleri alıp almadığı bilinmiyor; 2001 Nisanı’nda "The Baltimore Sun" gazetesi McNamara’nın ağzından şu ifadeyi yayınladı: "Bunu hiç duymadım. Kurmaydakilerin CIA tipi diyeceğim operasyonlardan bahsettiklerine ya da karıştıklarına inanamam.")

Lemnitzer’ın önsözü Genelkurmay’ın çalışmayı "değerlendirdiğini" söyler; çalışma "Küba’ya bir askeri müdahale için meşruiyet sağlayacak gerekçeleri tasvir eder". Sözüne devamla "tek bir kuruma planın askeri ve paramiliter boyutlarını geliştirme sorumluluğu verildiğinin" varsayıldığını söyler, ve sorumluluğun Genelkurmaya verilmesini tavsiye eder. 
 
Ekli çalışma "Küba’ya ABD Askeri Müdahalesinin Meşruiyeti", bir ABD askeri müdahalesi için siyasi kararın, ancak "bir müddet gergin süren ABD – Küba ilişkilerinden sonra ABD’nin meşru mazeretleri olduğu bir konuma gelmesiyle" çıkacağını varsayar. Dünya kamuoyu ve BM, Küba Hükümeti’nin saldırgan ve sorumsuz tavrı konusunda etkilenecek ve Küba Batı Yarımküre’de acil ve kestirilemez bir barış tehdidi olarak gösterilecektir."
Bundan sonra bir seri eylem teklifi ile ABD’nin askeri müdahale meşruiyeti sağlanır.

İlk teklif "bir seri iyi koordine edilmiş olaydır"; olayların sahnesi Guantanamo, Küba’daki ABD deniz üssüdür. Dost Kübalılar kullanılır, Küba askeri üniforması giyerek üste çatışma çıkarırlar; cephaneliği havaya uçururlar, limanda bir gemiye sabotaj düzenlerler ve üs girişinde bir gemiyi batırırlar. 
 
Sonraki: "Bir ‘Maine’i Hatırlayın’ olayı düzenlenebilir (7) ... Guantanamo’da bir ABD gemisini havaya uçurup Küba’yı suçlayabiliriz", ya da bir gemiyi Küba karasularında uzaktan kumandayla uçurabiliriz. Çalışma şu soğukkanlı tahmini yapar: "ABD gazetelerindeki kayıp listeleri faydalı bir milli öfke dalgası yaratacaktır."

Çalışma devam eder: "Miami bölgesinde bir komünist Küba terör saldırısı düzenleyebilir, diğer Florida şehirlerine, hatta Washington’a bunu yayabiliriz. Terör saldırısı ABD’ye sığınmış Kübalı mültecileri hedef alabilir. Florida’ya gelen bir mülteci gemisini batırabiliriz (gerçekten ya da gösteri olarak). Ya da ABD’deki Kübalı göçmenlerin hayatına yönelik saldırılar düzenleyebiliriz. ...

"Birkaç plastik bombayı iyi seçilmiş yerlerde patlatmak, Kübalı ajanların tutuklanması ve hazırlanmış dokümanların ifşaı da faydalı olur..."

Teklif edilen diğer eylemler arasında sahte Sovyet Mig uçaklarının sivil uçaklara saldırısı, gemilere saldırısı ve uzaktan kumandalı ABD askeri uçaklarını vurması sayılabilir. "Hava ve deniz taşıtlarının kaçırılması girişimleri" de teklif edilmiş, ve sonra –hepsinin en kurnazcası olan bir planda- Küba hava sahasında sahte bir sivil yolcu uçağının düşürülmesi buna eklenmiştir.

Başkan Kennedy planı reddetti, ve ordu tüm belgelerin imha edilmesini emretti. Yine de, bu belgelerin kimi imhadan kurtuldu, ve onyıllarca çok gizli mührü altında saklandıktan sonra yenilerde günışığına çıktı.

Gen. Lyman Lemnitzer
"Politik Savaş"

CIA/askeri mekanizması içinde Dulles ve Lansdale’ce yürütülen operasyonlara paralel olarak FPRI/Richardson/IAS şebekelerince yürüten "özel" operasyonlar da Fulbright Tezkeresi’nde anlatılır. 
 
Bu şebekeler içinde kilit bir isim Frank Barnett’tir; o sıra H. Smith Richardson Vakfı başkanı ve aynı zamanda IAS program direktörüdür. Tarihsel süreklilik adına şu da belirtilmeli ki, 1961’de Barnett Ulusal Strateji Enformasyon Merkezi’nin (National Strategy Information Center – NSIC) kuruluşunda Prescott Bush’a yardım etmiş; o da daha sonra Richard Mellon Scaife’den büyük mali destek görmüştür. NSIC bizi 1981’de Başkanlık Emri 12333’e (Executive Order 12333) getiren yerdir – yani Reagan – Bush "gizli hükümeti" ve "İran/Contra" skandalına (8).

1951’e dönersek, Barnett Amerikan desteğinde Sovyet blokundan gelme göçmenlerden bir yabancılar lejyonu kurulup adının "esir milletler tugayı" konulmasını teklif etti. Tugay Ruslar, Polonyalılar, Macarlar, Ukraynalılar, Çinliler, Koreliler ve diğerlerinden oluşacaktı. Barnett, ayrıca, Soğuk Savaş stratejisi için ayrı bir Kabine Dairesinin ve bir "Politik Savaş West Point"unun (9) kurulmasını önerdi.

1961’de Barnett yabancılar lejyonu fikrinden vazgeçmiş görünür, ama birçeşit az yoğunluklu harp-terör fikrini savunmakta buna "politik savaş" demektedir. "Bir Politik Savaş Önerisi" (A Proposal for Political Warfare) adlı bir makale yazar; Mart 1961’de "Military Review" dergisinde yayınlanır. Makale FPRI’nin 1960 "İleri Strateji"sinin bir devamı niteliğindedir. Barnett "politik savaşı" sadece propagandadan öte bir şey olarak tanımlar:

"Politik savaş bir hükümet ya da siyasi grupça düzenlenen sürekli bir çaba olup amacı iktidarın ele geçirilmesi, korunması ya da güçlendirilmesidir; hasım tanımlanmış bir ideolojik düşmandır; araçlar düzenli askeri kuvvetlerle yürütülen bir savaş dışındaki herşeydir; ancak böyle bir savaş "tehdidi" kapsam dışı değildir. Politik savaş, kısaca, savaştır, halkla ilişkiler işi değildir. Bir kısım ikna ise iki kısmı aldatmadır. Çeşitli tehdit ve şiddet yöntemleri kullanılır; bunlar arasında grevler ve ayaklanmalar, ekonomik yaptırımlar, gerilla ya da taşeron savaş taktikleri ve eğer gerekirse düşman elitlerin kaçırılması ve öldürülmesi vardır."

Barnett, daha sonra ayaklanma ve cinayetler konusunu sessiz geçer ve kilit askeri ve sivil liderlerin komünizme karşı savaşta eğitimi ve seferberliği için sürekli kampanya çağrısı yapar. Şikayeti, Hür Dünya’nın daha komünizmi düşman olarak bile tanımlamayı kabul etmemesidir. Bazı ülkelerde komünist partilerin yasal olduğundan dert yanar. Komünistler özgürce yıkıcı faaliyetleri için kaynak toplayabilir; üniversitelerde eğitim verebilir, işçi sendikalarını, hatta hayati endüstri kollarında bile, kontrol edebilirler. "Batı düşmanı açıkça tanımlamamıştır. Hala savaşta olduğumuzu kabul etmiyoruz... Ortak ideolojik hedeflerimiz yok."

Birçok Çin-Sovyet kazanımının geriye çevrilebileceğini iddia eder; tabii eğer Batı demokrasilerinde kamuoyu komünist saldırının doğası konusunda yeterince uyanık olursa. Ama "eğer Amerikan kamuoyu Mao, Lenin ve Clausewitz konusundaki ev ödevlerini yapmazsa, hala Washington’a daha çok sosyal refah için baskı yapmaya devam edecektir" (!). Nasıl İngilizler Dunkirk (10) arefesinde lüks ve hemen barış talep etmişlerse, der Barnett "Komünist amaçlar ve tekniklere ilgisiz bir Amerikan kamuoyu da daha çok özel imtiyaz, özel çıkar ve öncelik için lobicilik yapmaya devam eder."

Ne yapılması gerektiğine bir örnek olarak, Barnett bir seri seminer önerir. Seminerler ondu ve Amerikan Strateji Enstitüsü (IAS) tarafından ortak yürütülecektir. IAS 1958’de kurulmuş olup, Richardson Vakfı’nca desteklenir ve ona "seyyar bir iç savaş koleji" de denebilir. IAS Genelkurmay’a iki haftalık bir strateji seminerinin yedeksubay ve ulusal muhafız askerlerine verilmesini önerir. Öğrenciler arasında eğitimciler, politik liderler, iş adamları, yayın yöneticileri ve yayıncılar olacaktır. Seminer ulusal Savaş Koleji’nde (National War College) 1959’da düzenlenir ve ders programındaki Komünizmle sürekli savaş ve muhtemel Amerikan karşı stratejileri FPRI tarafından hazırlanır. Barnett, o günden beri ülkenin dörtbir yanında 25 ulusal seminer düzenlenmiştir diye övünür. 
 
Barnett kendi "politik savaş" lejyonları için askeri camianın 4 sınıfını hedef alır: 1) Yedeksubay öğrenci ve eğitimcileri; 2) Terhis edilen personel; sivil hayata öğretmen, yayın yöneticisi, işadamı vs. olarak dönecektir; 3) ABD’ye eğitim için gelen yabancı subaylar ve onların yerli muhatapları; 4) Emekli subay ve yedek subaylar; özellikle denizaşırı ülkelerde Amerikan bankaları, şirketleri ve ticari kurumlarında çalışanlar; bunların ABD’deki meslekdaşları da buna dahildir.

Yazısını bitirirken yaptığı çağrıda "Amerikan ordusunun disiplinli teşkilatı, eğitim metodları, ve yedeksubay eğitim birlikleri, muvazzaflar ve savunma sanayi yoluyla sivil ilişkileri ile" diğerlerine "ordu dışı" ya da politik savaşımlarında önderlik etmesini diler.

Barnett’in önerileri ve Edward Lansdale’in ve Pentagon Özel Harekat Dairesi’nin (Office of Special Operations) Kennedy döneminde yaptıklarının birbirine uygunluğu izaha gerek duymaz.

Fulbright Ne Biliyordu?

Son bir not. 1961-62’deki askeri propaganda ve "Soğuk Savaş Eğitimi" konularındaki Kongre soruşturmalarından sonra, ve Frank Barnett’in muhteşem planına rağmen, bu seminerler ve ilgili faaliyetler bir süre yeraltına çekildi. Ama 1965’te Edward Lansdale, o sıra "emekliye" ayrılmış olarak Soğuk Savaş seminerlerinin canlandırılmasını teklif etti. Amerikan Güvenlik Konseyi’ne yazılan bir teklifin birinci kalemi olarak (aynı zamanda o kurumun memuruydu) yeni bir forum kurulmasını teklif etti; adı Özgürlük araştırmaları Merkezi olacak, Culpeper, Virginia'da bir malikanede konumlanacaktı (burası halen amerikan Güvenlik Konseyi'nin mülküdür).

Özgürlük araştırmaları Merkezi planlama komitesinde Ed Butler adlı biri vardı; o daha birkaç yıl önce New Orleans’ta bir operasyonda kilit adam olarak Lee Harvey Oswald etrafında bir "efsane" oluşturulmasında görev almıştı; sonuncusu Kennedy suikastindeki şamar oğlanıydı.

Başından beri vurguladığımız gibi, Fulbright Tezkeresi, askeriyece ve FPRI ve Richardson Vakfı gibi özel kurumlarca resmi ordu desteğiyle yürütülen siyasi faaliyetlere dikkat çekmiş, bunların Başkan Kennedy’nin program ve politikalarına tehdit oluşturduğunu bildirmişti. Senatör Fulbright’ın, Kennedy’nin hayatına kasteden tehlikeden ne derece haberdar olduğu bilinmiyor –gerçi, Fulbright’ın Başkan Kennedy’yi Dallas’a kader buluşmasına gitmeden birkaç hafta önce gitmemesi için uyardığı biliniyor. Ancak, bugün bildiklerimiz ışığında ele alındığında -ve bugün tekrar bir askeri darbe tehdidinin belirmesi ile- Senatör Fulbright’ın 1961’deki uyarıları üzerinde hala düşünülmelidir. 

Kaynak 
 
EIR Special Report, Zbigniew Brzezinski and September 11th, Şubat 2002,
http://www.larouchepub.com/other/2002/2906fulbright.html

Dipnot

[1] ) Aşırı muhafazakar bir örgüt, 1958’de Robert Welch Jr. tarafından kuruldu; amacı ABD’de gizli komünist faaliyetlere karşı mücadele etmekti. Ç.n.

[2] ) Mink, ermin, gelincik gibi hayvanların ailesinden bir çeşit küçük yırtıcı hayvan. Ç.n.

[3] ) HUAC (House Un-American Activities Committee) Amerikan Karşıtı Faaliyetler Komitesi. 1938-75 arası ABD Temsilciler Meclisi’ne bağlı olarak çalıştı; ihanet ve ihtilalcilik örgütlerini kovuşturdu. Antikomünist nefret ve keyfi suçlamaları sonraları Senatör Joseph McCarthy’ye ilham kaynağı oldu. Ç.n.

[4] ) Sovyet Rusya’da ordunun her düzeyinde komutan ile eş yetkili Komünist Parti komiserleri görevlendirilmesi; böylece ordunun parti denetiminde kalmasının garantiye alınmasını sağlayan sistem. Buluş Troçki’ye aittir. Ç.n.

[5] ) Kuzey Vietnam milis güçleri ç.n.

[6] ) Domino teorisi (Domino theory): Bir bölgede bir ülkenin komünist olması ile, bunun birbirini deviren domino taşları gibi, diğerlerine de bulaşacağını savunan ABD dışpolitika teorisi 
 
[7] ) Maine, ABD savaş gemisi 15 Şubat 1898’de Havana limanında havaya uçurulur; 260 kişi ölür; olay İspanyol – Amerikan Savaşı’nı ateşler (Nisan 1898). 
 
[8] ) İran – Kontra Skandalı: 1980’ler başında ABD yönetimi içinde Yarbay Oliver North başkanlığında bir gizli örgütün o sıra ABD silah ambargosu altındaki İran’a silah satarak buradan elde ettiği gelirle Nikaragua’da solcu Sandinista hükümetine karşı savaşan Contra gerillalarına silah sağlama girişimi. Girişim açığa çıkarıldı. Ancak Başkan Reagan olaya karışmasına rağmen cezalandırılmadı. 
 
[9] ) West Point: Amerikan Harp Akademisi

[10] ) Dunkirk ya da Dunquerque: 2. Dünya Savaşı başlarında kıta Avrupası’ndaki çarpışmaları kaybeden İngiliz birliklerinin anavatana geri çekilme harekatı.













Hiç yorum yok: